top of page

Titian Vecellio

Ünlü İtalyan ressam Titian Vecellio, 1477 yılında zengin bir ailenin oğlu olarak doğdu. 9 yaşındayken babası onu Venedik’e götürerek, çağının büyük ressamları yanında yetişmesini sağladı. Büyük kiliselere duvar resimleri yaptı, daha sonra portre ressamlığına geçti. Renk ve şekil bakımından sonraki ressamlara örnek oldu. Venedik Cumhuriyeti'nin baş ressamı unvanını aldı. Ayrıca kendisi 9. Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman'ın portresini çizdi. 99 yaşına kadar yaşamış, bu uzun ömründe çok sayıda değerli eser verdi.

Edouard Manet

Édouard Manet, 1832'de, Paris'te varlıklı bir ailede doğdu. Babası, Auguste Manet, bir yargıçtı ve oğlunun da kendisi gibi hukuk alanında kariyer yapmasını istiyordu. Dayısı ise yeğenini resim yapması konusunda teşvik etti ve sık sık Louvre'a götürdü. 

Deniz Kuvvetleri sınavına iki kere girip başarısız olduktan sonra babası sanat eğitimi almasına izin verdi. Boş zamanlarında ise Louvre'daki büyük başyapıtları kopyalıyordu.1856 yılında kendi atölyesini açtı.

Bu dönemde  fırça darbelerini serbest bıraktı ve, detayları basitleştirdi. Konuları ise şarkıcılar, çingeneler, kafelerdeki insanlar, boğa güreşleri, dilenciler ya da arkadaşları oldu.

Pieter Brugel

Pieter Bruegel, 1525 yılında Flandra ülkesinin Breda şehrinde dünyaya geldi. Flandra ülkesi denilen yer Fransa’ya bağlı bir kasaba ama o zamanlar bağlı değildi. Bruegel, 1530’lu yıllarda İtalya ve İstanbul’a gitti. O sıralarda ise ressam ve heykeltıraş sanatçısı Pieter Coecke van Aelst’in öğrencisi oldu. Alegori ve köy yaşamı temalarıyla ünlü ressamın kullandığı boya yumurta, su, tutkal ve balmumunun bağlayıcı olarak kullanıldığı bir tür boyadır, hızlı kurur ve uzun ömürlüdür, 15. yüzyılda yağlı boya gelinceye kadar tüm resimlerin yüzeyinde kullanılıyordu.

Pieter Bruegel, Flaman Rönesansı’nın önemli merkezlerinden olan Belçika’ya  yerleşti ve şehrin ressamlar loncasına, usta ünvanıyla kabul edildi. Kısa sürede inanılmaz bir yükseliş yaşadı. Resimlerinde, insanların içinde bulunduğu günlük temayı, gerçek bir şekilde yansıtmasının katkısı büyük.

Giovanni Bellini

Giovanni Bellini, 1430’da Venedik’te doğdu. Eğitimini babası ve kardeşi verirken, o,  dönemi heykelsi figürleriyle etkiledi. Floransa’da erken Rönesans’ın getirdiği yenilikleri öğrendi.  Kendine özgü ince ve renkli bir üslup geliştirdi. Eserlerindeki yalınlık, resmin genelinde sezilen duygusallık ve ışığın yansımaları, çevre çizgileri sanatının, sık sık taklit edilen özellikleridir. 1500’den sonra renklerinde daha bir yoğunluk, düzenlemelerinde de daha bir anıtsallık görülür; bu yönüyle ‘klasik’ Rönesans’ı hazırlayanlardan biri olarakta sayılabilir.

Michelangio Caravaggio

İtalyan ressam, Michelangelo Merisi da Caravaggio, 1571’de, Milano’da doğdu.Çıraklık döneminin ardından, Venedik Okulu’na gitti. Barok sanat akımının ilk temsilcisi olan ressam, RomaNapoliMalta ve Sicilya'da çalıştı. Ressam aynı zamanda, Otuz Yıl Savaşları döneminde yaşadığı için, reform karşıtı hareketini benimseyen sanatçılar arasında yer alıyor. Eserlerinin çoğunda, dini coşku ve heyecanı işlemiş olmasına rağmen, çiçek, meyve gibi nesnelerle natürmort türü eserler verdi.

Diego Velazquez

Diego Velazquez, 1599 yılında İspanya’da doğdu. Asil bir ailenin ilk erkek çocuğuydu. İlk resim öğretmeni ünlü ressam Francisco de Herrera ona bildiği her şeyi öğretti. Bu yüzden iki ressamın eserleri birbirine oldukça benziyor. Ressam, şehir ressamları locasına kabul edildiğinde, daha 17 yaşındaydı. Ayrıca, İspanyol Kralı'na olan, yakınlığı nedeniyle soylu insanların resimlerini yaptı. Barok döneminin kendine özgü ressamlarındandı. Dönemde hakim olan, sadece güzeli resmetme geleneğine karşı çıktı, "Gerçeğin gerçek ressamı" olarak anıldı ve doğal olan her şeyi resmetti.

Jan van Eyck

Flaman ressam Jan van Eyck, 1389’da  Hollanda’da doğdu. Ressamın aldığı, eğitim hakkında hiçbir bilgi verilmemiş olmasına rağmen, bu veriler yetiyor. Fakat, çoğu resmini saray için yapmış olduğunu biliyoruz. Resimleri hayranlıkla, birçok ressam tarafından taklit edilip piyasaya sürüldü. Çoğunlukla portre ve dinsel konulu resimlerle karşımıza çıkıyor.Sanatçı aldığı hümanist tavrı ve tekniği resimlerine aktardı. Portrelerinde, sahneyi, modellerin bakışları ile canlandırdığını görüyoruz. Jan için portre, tamamen gerçek olmalıdır. O dönemlerde yaygın olan meşe panolar, yine o dönemde yaygın olarak kullanılan bir tekniğe göre, tebeşir ve tutkalla kat kat sıvanırdı, buna yağ da katılınca yağlı boya ortaya çıktı. Jan van Eyck, bu tekniği önemli ölçüde geliştirdi.

Edgar de Gas

Edgar de Gas, Paris’te varlıklı bir ailenin oğlu olarak, dünyaya geldi. Henüz 13 yaşındayken, annesinin ölümü, onu derinden etkiledi.  Üzüntüsünü, unutabilmek için resim yapmaya başladı. Yıllar sonra, hukuk fakültesine yazılsa da devam etmedi. Banker olan babası, tiyatro ve müzikle ilgileniyordu, bu yüzden, oğlunun sanata olan eğilimini destekledi. Ressamın çoğu resmi, gerçeği olduğu gibi yansıttı. O, toplumsal yargılara karşı çıkan, insanların yanında olan bir ressamdı. Fakat, karşı çıktığı şeyden, kendisi kurtulamadı ve neredeyse bütün resimleri, toplum tarafından yargılandı.

Johannes Vermeer

Johannes Vermeer, 1632’de Delft’te dünyaya geldi. Babasının resim ticaretiyle meşgul olması, daha küçük yaşta iken Vermeer’i resim sevgisiyle doldurdu. Dönemin Hollanda’lı ressamların etkisi altında kalmadı. Daha çok İtalyan eserlerini inceleyip, canlı renkleri kullandı. Eserlerinde, son derece hisli ve şiir dolu, durgun bir kadın veya iki kadına rastlanır. Anlatacakları ise çok daha örtülü ve gizlidir. Eserlerinde imza bulunmuyor, bu yüzden çoğu tablo şüpheli kalmış. Ancak, yinede, bir tek renge vurgu yapması onun ayırt edilebilir olmasına yetiyor.

Louis David

Louis David, 1748 yılında Fransa’da dünyaya gelip, 1825 yılında ise öldü. Fransa'da devrinin en önde gelen ressamı olarak kabul gördü. İhtilâl öncesinde kazandığı ünü ve değeri Napolyon'un hâkimiyeti döneminde de artmaya devam etti. Sanatçı, özellikle, tarihsel resimlerinde Rokoko tarzını kullandı.

David, Fransız Devrimi'nin aktif bir destekçisiydi. Eserlerinde de bir sanat diktatörüydü. İhtilâlin ilk yıllarında David, politikacı Robespierre'in önderliğini yaptığı derneğe büyük ölçüde katkıda bulundu. Ayrıca bu dönemde Fransız modası bile onun resimlerinden esinlendi. Örneğin; erkekler Romalılar gibi saçlarını kısa kestirmekte, kadınlar da Brutus'un kızlarının giysilerini ve saç biçimini örnek almaktaydı. Fransız politikacı Robespierre'in devrilmesi üzerine hapse girdi ama çıkması çok uzun sürmedi.. Napolyon döneminde tarzını biraz değiştirdi ve Venedik renklerine önem verdi. Oldukça fazla hayranı vardı ve Fransız sanatının 19. yüzyıldaki temsilcisi oldu.

Petrus Christus

Ressam Petrus Christus, 1420’de Hollanda’da doğdu. Döneminde, etkin olan Erken Hollanda tiyatrosunun ressamıydı. Yaptığı yenilikler ve minyatürlerde, el yazması aydınlatmasından türetilen titiz bir tekniğe dikkat çekti. Christus, yüzyıllar boyu bilinmeyen bir figür sergiledi, bu figür, modern sanat tarihçilerinin, çalışmalarının zamanına kadar kurulamadı. Milano'da, "Piero da Bruggia" belgesi bulunmasına rağmen, ressam’ın İtalya'yı ziyaret ettiği kesin değil. Kuzey Avrupa ressamlarının teknik başarılarını diğer İtalyan sanatçılara getirdiği bilinmiyor. Ancak, tablolarının hepsi İtalyanlar tarafından satın alındı. 

Marc Chagall

Aslen Rus olan, Fransız ressam Marc Chagall, 1887’de, Rusya’nın Vitebsk kasabasında doğdu. Ailesi, kendi deyimiyle, ayakçı bir baba, otoriter bir anne, birkaç kardeş, anneanne, babaanne ve dedelerden oluşuyordu. Yahudilere uygulanan baskıdan dolayı hayat zordu. Ailesi, Marc’ın resim yapmaktansa bir yere çırak olarak girmesini daha uygun görüyordu. Ama, aldırış etmeden, resimlerini yapmaya devam etti. Ressam, sanatı, insanın içinden gelen iyi bir duygu olarak tanımlıyordu. Kübist akımın, özünde sürrealistlik olduğunu düşündü. Onun bu düşüncesini, yaptığı resimlerin çoğunda, dinsel içerikli sembollerle görmekteyiz.

“Yaşamımızda, tıpkı bir ressamın paletinde olduğu gibi tek bir renk vardır. Bu renk, yaşamın ve sanatın anlamıdır. Sevginin rengini kastediyorum.” (Marc Chagall)

Auguste Renoir

Pierre Auguste Renoir, 1841’de, Fransa’da esnaf bir ailenin çocuğu olarak, dünyaya geldi. Babası terzilik yapıyordu. 13 yaşında iken, ailesinin gelirine yardımı dokunsun diye, bir porselen süslemecisinin yanına çırak olarak verdiler Porselen eşya üzerine resim yapa yapa, ressamlığın teknik yanlarını öğrendi. Öğleye kadar porselen işinde çalışıyor, öğleden sonra Louvre Müzesi’ne giderek hayranı olduğu ustaların eserlerini kopyalıyordu. Renoir, Güzel Sanatlar Okulu’na girdi ve ressam Gleyre’nin atölyesinde çalışmaya başladı. Mali bakımdan sıkıntıya düşmesine rağmen hayatından memnundu ve zevkle çalışmaya devam ediyordu. Eserlerinden biri 1863’teki «Yıllık Resmi Sergi»ye kabul edildi, fakat yeni resim akımlarına yakın olan tabloları reddedildi. Alman savaşı sonrasında insanlar sergiye gelen insanların kimisi gülüyor, alay ediyor; kimi de resimde yepyeni bir görüşü temsil eden bu genç ressamın eserlerine tiksintiyle bakıp eleştiriyordu. Fakat sergi, reklam yönünden iyi bir başarı sağladı.

William Hogarth

İngiliz ressam, William Hogarth, 1697’de doğdu. Baskıcı, resimsel satirist ve aynı zamanda bir editördür. Karikatür gibi serili sanatların öncüsü olarak da kabul edilir. Eserleri arasında eşsiz değerde, gerçekci portrelerden, "modern ahlaki konular" a kadar birçok farklı çalışma vardır. Bazen acımasız da olabilen çalışmaları, çoğu dönemin politikası ve değerleriyle dalga geçen eleştirilerdir. Bu tarz çizimlere genelde onun adından gelen Hogarthçı ya da Hogarth tarzı denmektedir.

Ayrıca, dünyada ilk kez resimle yazıyı birleştiren, konuşma balonları hazırlayan ressamdır.

Sandro Botticelli

Sandro Botticelli,1445’de İtalya’nın Floransa şehrinde doğdu. Babası Filipepi oğluna çıraklıkla ilgili her şeyi öğretti. Ressamın ismi, ustası olan kuyumcu Botticelli’den gelmektedir. O dönemde kuyumcular ve ressamlar sürekli temas halindedir bundandır ki Sandro bütün ilgisini desen sanatına verdi ve resme hayran olup resim sanatına yöneldi. Yoğun anlatım gücü ve güçlü desenlerle, Dante’nin İlahi Komedya adlı eserini resimlendirdi. Botticelli, Rönesans resim sanatının gelişmesinde büyük rol oynadı. Kendisini deliliğin sınırına sürükleyen kaygısı, sanatına yön verdi. Uçucu ve coşkulu figürler çizdi. Ayrıca hastalık derecesine varan zerafet duygusu eserlerine kendine özgü, şiirsel bir hava kattı. Yapıtlarında hareket ve duruşun inceliği, ince uzun bedenli, uzun boyunlu ve ciddi ifadeli kadınlara yer verdi. Botticelli, dini konu alan tablolar yapmış olsa da, dinsel bir ressam değil, güzelliğe tutkun bir ressam olarak tanındı. Ve resimlerindeki her figürün bir anlamı vardı.

Francisco Goya

Francisco Goya, 1746 yılında doğdu. İspanyol ressam ve gravür sanatçısı olan Goya Romantizm akımının önde gelen isimlerinden biri oldu. Modern sanatın öncülerinden biri olarak kabul edildi. Goya,  kendinden önceki ressamların olağan konuları olan din veya mitoloji gibi temaları işlemedi. Tersine konu seçiminde özgür ve olağan dışı davrandı, hayal gücüne özgürlük verdi. Uzun zamandır birlikte olduğu Leocadia Weiss ile beraber Madrid’in dışındaki kırsal bir bölgede, iki katlı basit bir eve yerleşti. Ev başka insanlar tarafından çoktan beridir, “Sağır Adamın Köy Evi” olarak adlandırılıyordu, çünkü evin Goya’dan önceki sahibi sağırdı. Burada yaşamanı sürdürmeye başlaması Goya üzerinde asla iyileştirici bir tesir yapmadı.Goya, evin alçı duvarlarını o güne (ve belki de bugüne) dek yaratılan en rahatsız edici, en yoğun, en dehşetli resimlerle süslemeye başladı. “Kara Tablolar” olarak anılan bu eserler Goya’nın sanatında eriştiği doruk noktalarıdır. Siyah, gri ve kahverengiyi kullandığı bu karanlık eserlerin hiç birisine isim vermedi. 

Paolo Veronese

Paolo Veronese, 1528 yılında İtalya'da dünyaya geldi. Daha çocuk yaşta iken babasının taş yontma ocağında, insan anatomisi ve heykel yapımını öğrendi. Bu yeteneklerini fark eden babası, onu, ressam olan amcasının yanına çırak olarak verdi. Burada diğer ressamlarla birlikte etkin bir eğitim gördü. Bu eğitimi sırasında perspektif ve mimari tekniklerini geliştirdi. 20 yaşına gelmeden, bulunduğu bölgede tanınan bir ressam olan Veronese, evlerin ön cephesini ve kiliselerdeki duvarları süslemesi için teklifler almaya başladı. İlk büyük siparişini 1553 senesinde, Venedik Cumhuriyeti Devleti' nden aldı. Bir yangın sırasında zarar gören toplantı binasının tavanını süsleme işini yaptıktan sonra ünü artmaya devam etti. Veronese, çok karmaşık perspektifleri gayet ustaca resme geçirdi. Tablolarındaki açıklık ve parlaklık resimlerinde anlattığı şiirlere ve destanlara güzellik kattı.

Burne Jones

Burne Jones, 1833’de Birmingham’da doğdu. İlk önce karikatür çizmeye başladı. Lise eğitiminden sonra uzun yıllar Birmingham School of Art’a devam etti. 1853’te, Oxford Exeter College’de teoloji okumaya başladı. Yağlı boya ve cam boyama teknikleri üzerinde çalıştı. 1860’tan itibaren sulu boya çalışmaları da yapmaya başladı. 1861’de, Morris, Marshall ve Faulkner and Company firmasında cam boyama bölümü dizayn şefi olarak görev aldı. Döneminin en önemli simgeci ressamlarındandır. Konularını orta çağ efsanelerinden ve klasik mitolojiden alan sanatçı simgeci anlayışla resimler yaptı.

Giorgio Barbarelli

Giorgione, 1477 yılında İtalya’da doğdu. Asıl adı Zorzo Barbarelli del Castelfranco’dur. Fakat Giorgio olarak bilinir. Titian’la birlikte Giovanni Bellini’nin atölyesinden yetiştiği sanılıyor. Titian’la, Venedik’teki Alman tüccarların merkezi Fondaca dei Tedeschi’nin dış yüzünü süsleyen ve bugün bütünüyle silinmiş olan freskleri yaptı. Çıplak insan figürü ile manzarayı birleştiren, lirik ve yenilikçi üslubuyla, Venedik Okulu resim geleneğinin yerleşmesini sağladı. Giorgione’nun yapıtlarında, katı biçim anlayışıyla, renk ve atmosfer etkisi daha baskın. Onun bu dönemdeki temel biçimsel kaygısı katı figür konturlarını bir ölçüde eriterek figür- manzara bütünleşmesini sağladı.

bottom of page